-
1 dur
-
2 dure
-
3 rigide
-
4 sec
I1 pas mouillé kuru [ku'ɾu]◊2 kurak [ku'ɾak]3 dur, désagréable sert [seɾt]4 rapide hızlı [hɯz'ɫɯ]5 vin sec sek bir şarapIIşiddetle ve çabukm1 au sec kuru yer2 à seca susuz -
5 rigoureuse
-
6 rigoureux
-
7 sèche
1 pas mouillé kuru [ku'ɾu]◊2 kurak [ku'ɾak]3 dur, désagréable sert [seɾt]4 rapide hızlı [hɯz'ɫɯ]5 vin sec sek bir şarap -
8 rude
1 pénible zor, sert [seɾt]2 sert [seɾt] -
9 strict
-
10 stricte
-
11 acharné
1 opiniâtre zorlu [zoɾ'ɫu]2 sert [seɾt] -
12 acharnée
1 opiniâtre zorlu [zoɾ'ɫu]2 sert [seɾt] -
13 austère
-
14 corsé
1 fort sert [seɾt] -
15 corsée
1 fort sert [seɾt] -
16 sévère
-
17 virulent
-
18 virulente
-
19 conduite
-
20 s'imposer
v pr1 gerekli olmak◊Une réforme s'impose. — Bir reform gereklidir.
2 se faire admettre kendini kabul ettirmek◊Il s'est imposé en tant que chef. — Şef olarak kendini kabul ettirdi.
3 se contraindre kendini zorlamak◊Elle s'est imposé une discipline stricte. — Kendini sert bir disiplin izlemeye zorladı.
4 péj kendini davet ettirmek
- 1
- 2
См. также в других словарях:
sert — sf., Far. serd 1) Çizilmesi, kırılması, buruşması, kesilmesi veya çiğnenmesi güç olan, pek, katı, yumuşak karşıtı Sert tahta. 2) Esnekliği az olan, kolayca eğilip bükülmeyen Tabakanın sert yaylı kapağını tak diye kapatıyor. T. Buğra 3) Kolay… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sert tabaka — is., anat. 1) Göz akı 2) jeol. Toprak yüzeyine yakın bir yerde bulunan, kökler ve suyun o bölüme girişini engelleyen yoğun tabaka … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözünü (veya gözlerini) (bir şeye) dikmek — dikkatle bakmak, gözünü ayırmadan bir yere veya bir kimseye bakmak O sert bir tavır alıyor, gözlerini Ali Rıza Bey in gözlerine dikerek adamcağızı büsbütün şaşırtıyordu. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözüne sokmak — bir kimsenin görmediği veya bulamadığı bir şeyi, ona sert bir tavırla göstermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
suratı değişmek — bir kimseye karşı davranışı değişmek, daha sert bir durum almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sertleşmek — nsz 1) Sert bir durum almak, katılaşmak Yarı ağarmış yumuşak kumral sakal tersine dönerek diken gibi sertleşti. R. N. Güntekin 2) Gücü artmak, zorlu bir durum almak İklim sertleşti. 3) mec. Bir kimsenin davranış veya sözleri sert, kırıcı olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bağlı — sf. 1) Bir bağ ile tutturulmuş olan Günlerden beri bağlı duran demir, sert bir hırıltıyla denize daldı. Halikarnas Balıkçısı 2) Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, vabeste Ekinlerin gürleşmesi yağmura bağlıdır, Sevincimiz üzüntümüz / Hep sana… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kazımak — i 1) Bir aleti sürterek bir şeyin yüzündeki tabakayı kaldırmak Tahtanın boyasını kazımak. 2) Bir araç kullanarak silmek, çıkarmak O daktilo yanlışını iğneyle kazıyarak düzeltebilirsin. 3) Sertçe ovmak 4) Tıraş etmek Sakalını kazımak. 5) nsz Metal … Çağatay Osmanlı Sözlük
çekirdek — is., ği 1) Etli meyvelerin içinde bir veya birden çok bulunan, çoğu sert bir kabukla kaplı tohum Kayısı çekirdeği. Zeytin çekirdeği. Karpuz çekirdeği. 2) Yenmek için satılan kabak veya ayçiçeği tohumu Şimdi bir sinemada kabak çekirdeği yiyorlar.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
esmek — nsz, er 1) Hava bir yönden bir yöne akmak, rüzgâr olmak İki üç günden beri sert bir kış rüzgârı esiyor. A. Haşim 2) e, mec. Yapılması önce düşünülmüş olmayan veya beklenmeyen bir şeyi yapmaya birdenbire karar vermek Bu yolculuk size nereden esti? … Çağatay Osmanlı Sözlük
göstermek — i 1) Birini veya bir şeyi işaretle belirtmek Vitrindeki oyuncağı parmağıyla gösterdi. 2) i, e Görülmesini sağlamak, görmesine yol açmak Size kitaplarımı göstereyim. 3) Belirtmek, anlatmak Bu söz onun iyi niyetini gösteriyor. 4) e Bir şeyin etkisi … Çağatay Osmanlı Sözlük