Перевод: с французского на турецкий

с турецкого на французский

sert bir et

См. также в других словарях:

  • sert — sf., Far. serd 1) Çizilmesi, kırılması, buruşması, kesilmesi veya çiğnenmesi güç olan, pek, katı, yumuşak karşıtı Sert tahta. 2) Esnekliği az olan, kolayca eğilip bükülmeyen Tabakanın sert yaylı kapağını tak diye kapatıyor. T. Buğra 3) Kolay… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sert tabaka — is., anat. 1) Göz akı 2) jeol. Toprak yüzeyine yakın bir yerde bulunan, kökler ve suyun o bölüme girişini engelleyen yoğun tabaka …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gözünü (veya gözlerini) (bir şeye) dikmek — dikkatle bakmak, gözünü ayırmadan bir yere veya bir kimseye bakmak O sert bir tavır alıyor, gözlerini Ali Rıza Bey in gözlerine dikerek adamcağızı büsbütün şaşırtıyordu. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gözüne sokmak — bir kimsenin görmediği veya bulamadığı bir şeyi, ona sert bir tavırla göstermek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • suratı değişmek — bir kimseye karşı davranışı değişmek, daha sert bir durum almak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sertleşmek — nsz 1) Sert bir durum almak, katılaşmak Yarı ağarmış yumuşak kumral sakal tersine dönerek diken gibi sertleşti. R. N. Güntekin 2) Gücü artmak, zorlu bir durum almak İklim sertleşti. 3) mec. Bir kimsenin davranış veya sözleri sert, kırıcı olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bağlı — sf. 1) Bir bağ ile tutturulmuş olan Günlerden beri bağlı duran demir, sert bir hırıltıyla denize daldı. Halikarnas Balıkçısı 2) Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, vabeste Ekinlerin gürleşmesi yağmura bağlıdır, Sevincimiz üzüntümüz / Hep sana… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kazımak — i 1) Bir aleti sürterek bir şeyin yüzündeki tabakayı kaldırmak Tahtanın boyasını kazımak. 2) Bir araç kullanarak silmek, çıkarmak O daktilo yanlışını iğneyle kazıyarak düzeltebilirsin. 3) Sertçe ovmak 4) Tıraş etmek Sakalını kazımak. 5) nsz Metal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çekirdek — is., ği 1) Etli meyvelerin içinde bir veya birden çok bulunan, çoğu sert bir kabukla kaplı tohum Kayısı çekirdeği. Zeytin çekirdeği. Karpuz çekirdeği. 2) Yenmek için satılan kabak veya ayçiçeği tohumu Şimdi bir sinemada kabak çekirdeği yiyorlar.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • esmek — nsz, er 1) Hava bir yönden bir yöne akmak, rüzgâr olmak İki üç günden beri sert bir kış rüzgârı esiyor. A. Haşim 2) e, mec. Yapılması önce düşünülmüş olmayan veya beklenmeyen bir şeyi yapmaya birdenbire karar vermek Bu yolculuk size nereden esti? …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • göstermek — i 1) Birini veya bir şeyi işaretle belirtmek Vitrindeki oyuncağı parmağıyla gösterdi. 2) i, e Görülmesini sağlamak, görmesine yol açmak Size kitaplarımı göstereyim. 3) Belirtmek, anlatmak Bu söz onun iyi niyetini gösteriyor. 4) e Bir şeyin etkisi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»